Çocukluk arkadaşlarımla İslam’ı bulduk

11 minutes, 57 seconds Read

Çocukluk arkadaşlarımla İslam’ı bulduk

Tasavvuf üzerine yazdığı kitaplarla tanıdığımız ünlü terapist Prof. Dr. Muhyiddin Şekûr, İslam’ı ilk kez gençlik yıllarında iki arkadaşı Müslüman olduktan sonra tanımış. Şekûr, "İki çocukluk arkadaşım neredeyse gözlerimin önünde İslam’ı bulmuş ve Müslüman olmuşlardı. Beni de camiye davet ettiler" diyor ve iki arkadaşının da sokakta tanıştıkları bir kişi tarafından İslam’a ilk kez davet edildiklerini anlatıyor. Amerikalı sufi yazar Muhyiddin Şekûr, tasavvufla ilgili okuduğu ilk kitapların İmam Gazali’nin eserleri olduğunu söylüyor. Tasavvufla, İslam’ı seçtikten 10 yıl sonra tanıştığını belirten Şekûr, tasavvuf ehli olmayı şöyle açıklıyor: "Müslüman Kâinatın Rabbi Şanı Yüce olan Allah’a teslim olan kişiye denir. Tasavvuf ise dini bir deneyim ve düşünce biçimidir fakat İslam’ın ne olduğunu tanımlamaz. Tasavvufun, İslam’ı anlamayı ve bilmeyi kolaylaştıran, güçlendiren bir deneyim ve düşünce biçimi olması umulur."

Fatma Matur
04:00 – 9/06/2024 Pazar
Güncelleme: 06:45 – 9/06/2024 Pazar
Yeni Şafak
Muhyiddin Şekûr
Muhyiddin Şekûr

22 yaşında Müslüman olan Amerikalı Muhyiddin Şekür’ün son kitabı Mercan Resflerinin Ötesi geçtiğimiz ay Timaş Yayınları’ndan çıktı. İlk kitabı Su Üstüne Yazı Yazmak’ın, ünlü Türk senarist ve aynı zamanda da hak yolcusu olan Ayşe Şasa tarafından keşfedilmesi ile Türk okuyucusuyla buluşan Şekür, ülkemizde kitaplarıyla tanınan ve oldukça sevilen bir isim. O ise kendini psikoterapist ve eğitimci olarak tanımlıyor ve “Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun yıllar öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra emekli oldum. Otuz yıl boyunca New York Eyalet Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nde çok sayıda danışman ve terapist yetiştirdim. Emekliliğimden sonra Türkiye’de bulunduğum süre zarfında da üç yıl boyunca eğitim vermeye devam ettim. Bir yandan da kitap yazıyorum. Kitaplarım çoğunlukla kendi manevi arayışımı konu alıyor; bir hakikât yolcusu olarak sadece Allah’ın rahmeti ve yardımı ile yaşadığım deneyimlerimi paylaşıyorum okurlarla. Ve bu deneyimlerimin hayatımda, zihnimde, kalbimde ve varlığımda yarattığı etkiyi anlatıyorum” diyor. Muhyiddin Şekür ile hayatı ve deneyimleri üzerine konuştuk.

İki genç dostum beni İslam’la tanıştırdı

nMüslüman olmaya nasıl karar verdiniz ve sonrasında Tasavvuf ile nasıl tanıştınız? Sizce müslüman olmakla Sufi bir müslüman olmak arasındaki fark nedir?

Yirmili yaşlarımın başındaydım. Kendi kendime neye ilgi duyduğumu araştırıyor ve kendi potansiyelimi keşfetmeye çalışıyordum. İki çocukluk arkadaşım neredeyse gözlerimin önünde İslam’ı bulmuş ve Müslüman olmuşlardı. Beni de camiye davet ettiler. Onların davetine icabet ettim ve bu hayatımda büyük bir değişim ve dönüşümün başlangıcı oldu. İslam’ı kabul ettim. İmanıma sıkı sıkıya sarılmak ve onu hayata geçirmek için ilhamla doluydum.

Çocukluk ve ergenlik yıllarımda hem yol göstericiliği ve arkamdaki desteği ile annemin hem de bazı güçlü erkek figürlerinin bana çok yardımı olmuştur. Hatta bu yardımların muazzam bir rahmete dönüştüğünü söyleyebilirim. Müslüman olan bu iki genç dostumun İslam’la tanışması, sokakta insanları İslam’a davet eden bir adamın çağrısıyla olmuştu. Arkadaşlarımın İslam’ı bulmaları ve İslam’ın onlar üzerindeki etkiye şahit oldukça artan merakım ve hissettiğim hayret, beni de camiye ve Müslüman olmaya kadar götürdü.

İslam ve Tasavvuf hakkındaki merakımı doruğa çıkaran birkaç kitap okumuştum. Bu kitaplardan bazıları, örneğin İmam Gazali’nin kitapları, caminin kütüphanesinde bulunuyordu. Ancak ilginç bir şekilde bu kitaplar pek gündeme gelmezdi. Tasavvuf ile tanışma şansını ilk olarak, yaşadığım yerdeki camiden ayrıldıktan neredeyse on yıl sonra, bir grup Müslüman akademisyen ve öğrenciye imamlık yapan zatla karşılaştığım zaman elde ettim. Oraya gelen Müslümanlar yerel bir üniversitenin İslam Merkezi ile yakın ilişki halindeydiler. Müslüman olmakla mutasavvıf bir Müslüman olmak arasındaki farkın ne olduğuna gelince, şunları söylememe müsaade edin: Bana göre Müslüman Kâinatın Rabbi Şanı Yüce olan Allah’a teslim olan kişiye denir. Tasavvuf ise dini bir deneyim ve düşünce biçimidir fakat İslam’ın ne olduğunu tanımlamaz. Tasavvufun, İslam’ı anlamayı ve bilmeyi kolaylaştıran, güçlendiren bir deneyim ve düşünce biçimi olması umulur.

Henüz çocukken manevi hayata merak duydum

nHayatınızda bugünkü Muhyiddin Şekür olma sürecinizi şekillendiren önemli dönüm noktaları neler oldu?

Burada bir şeyi paylaşmak isterim. Yüce Allah’ın rahmeti ve lütfuyla, daha küçük bir çocukken ilginç bir hadise sayesinde, kendi ruhuma ve manevi hayatın nasıl bir deneyim olabileceğine merak duymaya başlamıştım. Bir gün oyun oynarken, manevi ya da ruhani nitelikte hiçbir şey yapmadığım ve sadece oyuncak atımla koştuğum bir esnada, kendimi bir anlığına evrenin sonsuzluğuna şahit olduğum bir hayret halinin içinde buldum. Bu deneyimi kısmen gözlerimle ama çoğunlukla da kalbimle deneyimlemiştim. O anda ne olduysa tamamen Allah’ın rahmeti ve lütfu sayesinde olmuştu. Çocuk halimle O’nun huzurunda durma gücüm yoktu ama olanların Yüce Allah’ın bir işareti olduğunu anlamıştım. Bu yüzden O’na sadece teşekkür etmiş ve oyunuma geri dönmek istediğimi söylemiştim. Böyle bir deneyimi çocukluğum boyunca bir daha yaşamadım, ama yıllar sonra bir gün geldi ki, gonca gibi açılmayı bekleyen bu an imana dönüştü.

nSizin dünyevi zevk ve hobileriniz nelerdir ve bunların tadını çıkarırken aynı zamanda bunlara kapılmamayı nasıl başarıyorsunuz?

Bu benim için şaşırtıcı bir soru oldu. Eğer ciddiyetle bakacak olursak, gayet basit gibi görünen bu soru hayatın zevklerinden keyif almak isteyenlere gerçek bir farkındalık kazandırabilir, fakat tek bir şartla: Farkındalık kazanmak isteyenler aynı zamanda bazen hayatlarında bir şeylerin eksik olduğunu içten içe sezinledikleri ve bir türlü peşlerini bırakmayan bir hissiyata sahip olmalı. Dolayısıyla cevabım şu olurdu: Kendini zevklere kaptırmaktan kaçınmanın tek yolu, farkına varmaktır. İnsan hayatındaki zevk arayışının haddinden fazla bir öneme ve merkezi bir yere sahip olduğunu fark edene kadar, değişim muhtemelen mümkün olmaz.

İnkâr mümkün ama kaçış değil

nBir söyleşinizde önemli olanın kendi iç sesimizi dinlemek olduğunu söylüyorsunuz. Pekii bu sese nasıl daha etkili bir şekilde ulaşabilir, onu duyabiliriz? Ve daha önemlisi bu sesi kaynağı korkularımız, umutlarımız ya başka dış faktörler olabilecek diğer seslerden nasıl ayırabiliriz? Hangi pratikler bizi bu sesi duymaya daha yatkın hale getirir?

Bu sesi diğer seslerden ayıran en büyük fark, kendi içimizden kaynaklanmasıdır. Genellikle bir şeyi sadece bir kere fısıldayan, benzersiz derecede net ve farklı bir sestir bu. Onu duymak istemeyenin gerçekten özel bir çaba harcaması gerekir çünkü ses uzaklardan değil kendi içimizden gelir; bu nedenle de işitilmemesi imkansızdır. İnkar edenler ve inanmayanlar yani küfürde olan kişiler dahi içlerindeki bu sesle beraber yaşamak zorundalar! Çünkü varlığını inkâr etmeye çalışsalar bile onun etkisinden kaçmaları mümkün olmaz. Temelde, bilinçli bir niyetle sükunet için ayırdığımız zaman dilimlerinde, bu sesi daha kolay duyabiliriz. Kendi benliğimizden, varlığımızın derinlerinden doğan bu ses şüphe götürmez bir şekilde benzersizdir. Bu ses bize korkularımız, umutlarımız veya hissettiklerimiz hakkında fikir verebilir ancak bunların hiçbiriyle karıştırılamayacak kadar farklıdır.

*Anlık zevkler ve uyaranlarla dolu bir dünyada gençlerin dikkatini nasıl çekebilir, onlara nasıl yardımcı olabiliriz?

Öncelikle yetişkinler olarak bizlerin, bahsettiğiniz gibi bir dünyada bizzat kendi durumumuzu daha dürüst bir şekilde gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı bugünün gençleri gibi bizler de büyürken, bağımsız bir yetişkin olma yolunda ilerlerken, nasıl zorluklardan geçtiğimizi hatırlamalıyız. En önemlisi ise tutarlı, şefkatli, dürüst ancak yargılamayan ebeveynler, ağabey veya ablalar, öğretmenler ve rehberler olabildiğimizde onlara daha iyi örnek olabileceğimizi bilmeliyiz.

Niyetinizi zihninizde ve kalbinizde netleştirin

*Aylardır Filistin’de gözlerimizin önünde süren bir soykırıma tanık oluyoruz ve bazen Müslüman kardeşlerimiz için ve hatta kendi umutsuzluğumuz için yapabileceğimiz bir şey varmış gibi görünmüyor. Böyle zamanlarda hissettiğimiz çaresizliğe karşı ne önerirsiniz?

“Bazen Müslüman kardeşlerimiz için ve hatta kendi umutsuzluğumuz için yapabileceğimiz bir şey varmış gibi görünmüyor” Böyle bir ifadeyi anlayabiliyorum; çünkü savaş bölgesinde, kuşatılmış ve saldırıların devam ettiği bir şehirde bulunmuş ve yaşamış birisiyim. Yüce Allah’a inanan bir insanın yapabileceği şey hiç değilse, sorunlar, acılar, kayıplar olsa bile, hayatında yolunda ve yeterli olan her şey için her gün O’na şükretmektir diye düşünüyorum. Şükran, acı çekerken bize güç verebilir, başkaları için hizmet edebilmek veya yararlı ve sonuç veren girişim ve eylemler için fırsat kapılarını açabilir. İnanan bir insan, Gazze’de ve dünyanın diğer yerlerinde acı çeken herkes için, özellikle de bu savaşta zulüm gören binlerce insana merhamet etmesi için Yüce Allah’a dua etmeli. Gazze’de veya dünyanın başka yerlerinde sıkıntıda olanların yararına hizmet fırsatları çıkarması için dua edebilir. Gazze halkına ulaşabilen kuruluşlara nakdi bağış yapabilir, hatta kendi çevresindeki ihtiyaç sahiplerine el uzatmayı düşünülebilir. Eğer insanların acısını dindirebilmek için hizmet etme isteğinizde samimiyseniz, niyetinizi kendi zihninizde ve kalbinizde netleştirmenizi ve dile getirmenizi öneririm. Dileğinizi gerçekleştirmeniz için bir yol muhakkak gösterilecektir. İnşallah.


Doğru istikamette olduğuma eminim

Kendi kişisel arayışınızda “kim olduğunuzun” ve “bu dünyaya niye geldiğinizin” cevabını bulduğunuzu düşünüyor musunuz ve aynı arayışta olanlara tavsiyeniz ne olur?

En azından doğru istikamette olduğuma eminim diyebilirim. Daimî olarak kendime dair farkındalık kazanmaya ve kendimi keşfetme arayışındayım. Gerçi bazen, biz insanların kim olduğumuz gerçeğini olduğundan çok daha karmaşık hale getirdiğimizi düşünüyorum. Ancak temelde kendi varoluşumu algılayışımın sadece üç şey ekseninde olduğunu söyleyebilirim: Birincisi Yüce Allah, ikincisi ruhum ve son olarak da Yüce Allah ve ruhum arasındaki ilişki. Üstelik Allah’ın rahmeti ve kişinin isteği, ilgisi ve merakı sayesinde, bu ilişkide sonsuz keşif ihtimali de her zaman mümkün. Bu ilişki hayatımızın her yönünü kapsadığı gibi, ilişkinin mahiyeti de Allah’ın izniyle bize ahirette ne halde olacağımıza dair bir öngörü sağlar. Manevi arayış içinde olanlara tavsiyem, Allah ile olan ilişkilerine gerçekten ne kadar ilgili ve istekli olduklarının farkında olmaları; fakat bunu panik ve tedirginlik içinde değil, samimiyetle, dikkatli ve özenli bir şekilde yapmaları. İlginizin olmadığını veya azaldığını fark ettiğinizde niyetinizi tazelemek için harekete geçmelisiniz ve gerekirse bunu her gün yapmalısınız. “Allah’ım, niyetim ve maksadım Sen’inle olan ilişkime verdiğim önceliği, isteğimi, alakamı ve merakımı muhafaza etmek, bu bağı devam ettirmek Rabbim” diyerek başlayabilirsiniz.


#Muhyiddin Şekur
#Gazze
#yazar
5 saat önce

source: https://www.yenisafak.com/hayat/cocukluk-arkadaslarimla-islami-bulduk-4626389

Similar Posts