15 Temmuz sonrası Süreçte FETÖ’nün yapısında ve vizyonunda ortaya çıkan değişimleri anlamak için örgütün tarihinde kırılma noktalarından olan 17-25 Aralık operasyonlarına kadar gitmek gerekiyor. Örgüt bu tarihten sonra yaşanılan her başarısızlığın ardında ileri bir tarih belirleyerek, üyelerinin motivasyonu yüksek tutmaya çalıştı. Ancak 15 Temmuz sonrasında örgüt öngörülebilir tarihler sunamaz hale geldi. Üyelerini kaybetme noktasına sürüklenen FETÖ, bu noktada 2071’de İsa Mesih’in yeryüzüne ineceği yalanına sığınarak, bir kez daha dini suiistimal etti. Özellikle 25-17 Aralık 2013 tarihi öncesinde son derece diyalogcu ve adeta karıncayı bile ezmekten çekinen bir dini grup görüntüsü veren FETÖ, bu tarihlerden itibaren diğer yüzünü göstermeye başladı. 15 Temmuz 2016 tarihinde açık bir darbe teşebbüsünde bulunmaları ile birlikte ise FETÖ asıl niyetini beyan etti.

KANITLARA RAĞMEN İNKAR

FETÖ, başarısız darbe girişiminin ardından bazı yeni davranış ve stratejiler ortaya koydu. Bu stratejiler Pensilvanya’da planlanmış ve şartlara göre değişkenlik arz eden adımlardır. 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün uyguladığı ilk strateji darbe teşebbüsünü kendilerinin yaptığını inkâr etmek oldu. Bu stratejinin önemli hedeflerinden birisi, 15 Temmuz sonrası tutuklanıp hapse atılan FETÖ militanlarının haksızlığa uğradığı söylemi üzerinden bir mağduriyet yaratarak gerek iç gerekse dış kamuoyları nezdinde meşruiyetlerini devam ettirmekti.

HEDEF SAPTIRMAYA ÇALIŞTILAR

Yine hedef saptırıp vakit kazanarak kripto elemanlarını ülke dışına çıkarabilmek de bu hedefler arasında sayılabilir. Bir diğer önemli beklenti ise, örgütün tabanını oluşturan ve darbe girişiminden habersiz olan kitleyi kaybetmeme düşüncesiyle atılan adımların vereceği sonuçlardı. FETÖ, ilerleyen zamanlarda bu söylemini geri plana itmişse de hiçbir zaman darbeye teşebbüs ettiğini kabul etmedi. FETÖ’nün 15 Temmuz sonrasında tedavüle soktuğu bir diğer strateji ise başlarına gelen ‘bu musibetin’ bir ‘imtihan’ olarak sunulmasıydı.

BAŞARISIZLIKLARINA KILIF BULDU

Buna göre Gülen ve örgütü her ne kadar bugün başarısız olmuş gibi görünse de yakın zamanda Allah’ın vadettiği zafere ulaşılacaktı. Dolayısıyla mevcut kötü durum başarısızlık değil, başarıya giden yolda bir aşama olarak algılanmalıydı. Aslında FETÖ mensupları bu düşünceye yabancı değil. Zira Gülen, uzun yıllar önce bu düşüncenin teolojisini kurmuştu. Böylece hem belirlenen hedefe ulaşmak için zaman kazanılmış hem de grup üyelerinin başarısızlık ve aldatılmışlık hissine kapılmaları engellenmiş oluyordu.

‘YENİ BİR BAHAR’ YALANI

Darbe girişiminden sonra tutuklanan örgüt üyelerinin bir kısmının ‘14 Ağustos’ta görüşmek üzere’ diye bağırmaları ve sosyal medya hesaplarından 14 Ağustos tarihine yeni bir ‘bahar vurgusu yapmaları gelecekle ilgili olarak beklenti oluşturulan ilk tarihin 14 Ağustos olduğunun açık bir göstergesi oldu. İlk etapta örgüt içinde yayılan rüya tasvirleri ile beklenti ötelendi, umut aşılanmaya çalışıldı. Belirtilen tarihte de istenilen yönde herhangi bir sonucun elde edilememesi örgüt üyelerinde belli bir hayal kırıklığı oluşturdu. Bunun üzerine ya mevcut örgüt üyelerinin göremeyeceği bir tarih verildi. Gelecekle ilgili beklentiler belirsiz bir tarihe ertelendi. Bu tarih 2071’di. İsa Mesih’in bu tarihte yeniden yerküreye ineceği örgüt üyelerine vadedildi. Aslında bu tutum başarısızlığın kısmen kabulü ve idealleri gerçekleştirme görevinin gelecek nesillere havale edilmesi demekti.