Bedri Rahmi’yi çocuklara anlattı

Sanatçı Erkan Doğanay’ın kaleme aldığı “Sanat Ülkesi 3: Bedri Rahmi Eyüboğlu” kitabı Ketebe Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluştu. Doğanay, “Bedri Rahmi Eyüboğlu, Anadolu’nun, İstanbul’un, bu toprakların sanatının, zanaatını tanınmasını isteyen, bunu başarmış bir isim. Onun izinden giden pek çok öğrencisi hâlâ Anadolu araştırmalarına devam etmekte. Kitapta da çocuklara kararlılık, araştırma, çalışma gibi kavramları kazandırmayı amaçladık” diyor.

Mustafa Cambaz için objektifler Filistin’e çevrildi

Yeni Şafak Gazatesi’nde uzun yıllar emek veren ve 15 Temmuz gecesi haince öldürülen gazeteci ve foto muhabiri Mustafa Cambaz için Albayrak Medya bu yıl dördüncü kez Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması düzenliyor. 2024 yılına özel olarak belirlenen “Yeni Şafak Gazetesi Gazze Özel Ödülü” ise Yeni Şafak Gazetesi tarafından “Gazze’nin Sesini Duyuran Objektifler” başlığı altında verilecek.

Hayata çalım atma dersleri

2024 Avrupa Futbol Şampiyonası, futbolun izlenecek bir şey olduğunu bizlere tekrar hatırlatan bir turnuva oluyor. Takımlar ve teknik direktörler kapanıp maçı tutmak yerine güçleri oranında açık futboldan yana bir tavır sergiliyorlar. Hal böyle olunca stadyumları dolduran ve televizyon başındaki futbol izleyicisi her maçtan zevk alabiliyor. Bu takımların maçlarını izlerken, isimleri bilinmedik futbolcularının canla başla mücadele ettiklerine şahit olurken aklıma hep Şanlıspor geldi. Şanlıspor da mı kim? Melekler Ters Çalım Yemez adlı kitabı duymadınız mı? Peki ya Tuncay Günaydın ismini?

Yetiştirme yurdunda bugünü hayal ettim

Babası erken yaşta vefat edince dokuz çocuğuna maddi imkânsızlıktan bakamayan annesi tarafından kardeşi ile birlikte yetiştirme yurduna verilen ve orada büyüyen Özcan Sümer bugün 40 ülkeye ihracat yapan dev bir iç giyim firmasının sahibi. Sümer, “Annem çocuklarımın sıcak bir yuvası olacak diye düşünüyordu bir yandan da çocuklarından kopuyordu. O iki şeyin arasındayken bir tuhaflık olduğunu algılayabildim. Ama hissediyordum bir gün buraya daha iyi şartlarda döneceğim. Dokuz yaşından beri bugünlerin hayali içimde doğmuştu. Geri geleceğim ve her şey farklı olacak hissiyle ayrıldım” diye o günleri anlatıyor.

Bakırın ve tekstilin tarihi merkezi: İkiztepe Höyüğü

Karadeniz’in binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasına ışık tutan İkiztepe Höyüğü kazısı bu yıl 50. yaşını dolduruyor. Öğrencilik yıllarında ilk kazı deneyimini İkiztepe Höyüğü’nde gerçekleştiren ve bugün bu önemli höyüğün kazı başkanlığını üstlenen Doç. Dr. Aslıhan Beyazıt, İkiztepe’nin tarih öncesi çağlarda dahi bakırın merkezi olarak konumlandığına işaret ediyor. Beyazıt, “Günümüzde sanayinin temel elementleri arasında yer alan bakırın, o dönemden bu yana varlığını koruduğunu görmek, bizi heyecanlandırıyor. Metal işçiliğindeki gelişimi ve çeşitliliğiyle de İkiztepe’nin diğer kazı alanlarından ayrı bir öneme sahip olduğunu düşünüyoruz” ifadesinde bulunuyor.

Arşivime başörtüsü haberlerini biriktirerek başladım

Emekli Öğretmen Seyfi Günaçtı, 67 yıldır biriktirdiği gazete arşivini farklı konu başlıklarında tasnif ederek dosyalıyor. Bu alışkanlığın başörtüsü haberlerini takibiyle başladığından bahseden Günaçtı, “O yıllarda başörtüsü gündemdeydi. Ben de ‘Ben bunları biriktireceğim sonra yarın birileri ‘Biz bunu söylemedik’, ‘Biz bunu yapmadık’ diyemesin’ diye düşünerek biriktirmeye başladım. Sadece başörtüsü haberlerleriyle ilgili 12 dosyam var” diyor.

Balkanlar’ın milli içeceği: Türk kahvesi

Bosnalılar için kahve, sıradan bir içecek değildir. Kahvenin, Bosna’da neredeyse beş asırlık bir geçmişi vardır. Bosnalılar, Türklerden aldıkları bu kültürü, yüzyıllar boyunca yaşatmışlardır. Banya Lukalı iki Osmanlı vatandaşının yer aldığı bu kartpostalda olduğu gibi, bazı kahvehanelerde, güğüm veya ibrik ile kahve servisi yapılır. Tepside, kahvenin yanı sıra su ve lokum da bulunur. Çünkü kahvenin en yakın dostu lokumdur.

Daha yüzyıl önce birlikte yaşıyorduk

Toplumda Suriye kültürünün, Türk kültüründen uzak olduğuna dair olumsuz bir algı olduğunu ve bu algının art niyetli olarak toplumda inşa edilmeye çalışıldığını ifade eden Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, “Hâlbuki Suriyelilerin önemli bir bölümü Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye geldi. Suriye’nin kuzeyi bizim Kilis’le, Antep’le, Urfa’yla, Mardin’le çok benzer bir kültüre sahipler. Ve çok değil, bu insanlar 100 yıl önce zaten birlikte yaşadığımız insanlar” açıklamasını yapıyor. Kayseri’deki olayların Türk halkının doğal bir tepkisi olmadığını ifade eden Adıgüzel, “Bu olaylarda suç odaklı hareket edecek bir kitlenin harekete geçirildiğini söyleyebiliriz. Gözaltına alınan yaklaşık 500’e yakın kişinin 300’e yakını yüz kızartıcı suçlardan sabıkalı. Türk toplumuna yakıştırmayacağımız ne kadar suç varsa bunların bir veya birkaçını işlemiş bir güruh tarafından bu eylemin yapıldığını görüyoruz. Bu eli silahlı güruh, Türk toplumunu temsil etmiyor” diyor.